Velhasıl Çok Sertizdir.

12 Mart 2009 Perşembe

my fairman odds a song to me.

Hep en doğru şarkıları bulan bir adam var,
ve hep doğru sözcükleri seçen,
hep en güzel ve anın akışına en uygun melodileri hatırlayıp çıkaran,
güzel ceketinin güzel ceplerinden,

bir adam ki,
dünyanın tüm bayanları ağlayacak, ondan mahrum kaldıkları için,
ve dünyanın tüm adamları aptal,
onun ırmağının
sakin ama coşkun sesini
dinlemek yerine
onu yeterince sevmeye
yeltenmedikleri için.

bir adam ki,
en ağlayamaz beni bile,
gözlerimde hayranlıkla,
anlaşılırlıkla dolduran yaşlara koşturan,
öyle bir adam ki,

canımın bir parçasından kopmuş gibi geliyor,
ve çıplak ayakla
ıslak çimlerde koşmaya çağırıyor beni
ne zaman otursam bir kayanın üzerine,
ve ayakkabısının tekini kaybetmiş
kız çocuğu gibi,
annemden işiteceğim azarı düşünsem kara kara.

öyle bir adam ki,
kalp atışlarımla en uyumlu,
en zorlanmadan ve
acıtmadan akan şarkıları bulup çıkarıyor,

ve eski bir dostun dediği gibi,
müzikalden ibaret olan hayatımıza,

en eski dudaklardan dökülen
yepyeni şarkılar ekliyor.

şeker komasına girmiş gibi hissettiriyor bana kendimi,
mutluluktan ölecekmişim gibi.

saçımın ucunu çekiyor muzurca,
ve koşarak kaçıyor,
oynamaya davet ediyor,

çık dışarı diyor,
çık dışarı ve bul,
seni seven ve senin sevdiğin kişiyi.

öyle bir adam ki,
iyi ki var diyorsun,
ister istemez,

öyle bir adam ki,
bir bakışıyla görüyor düşüp kanattığın dizini,
ve aynı muzur gülümsemeyle,
eğilip üflüyor yarana.

koşup oynamaya devam ediyorsun,
devam ediyorum,
devam.

Come out and find the one that you love and who loves you,
Lalalalaa.




Şarkı:

The Smiths - Sheila Take A Bow

Is it wrong to want to live on your own ?
No, it's not wrong - but I must know
How can someone so young
Sing words so sad ?

Sheila take a, Sheila take a bow
Boot the grime of this world in the crotch, dear
And don't go home tonight
Come out and find the one that you love and who loves you
The one that you love and who loves you
Oh ...

Is it wrong... Read more not to always be glad ?
No, it's not wrong - but I must add
How can someone so young
Sing words so sad ?

Sheila take a, Sheila take a bow
Boot the grime of this world in the crotch, dear
And don't go home tonight
Come out and find the one that you love and who loves you
The one that you love and who loves you

Take my hand and off we stride
Oh, la la la la la
You're a girl and I'm a boy
La la la lalalalla
Take my hand and off we stride
Oh, la lala la la
I'm a girl and you're a boy
La lal

Sheila take a, Sheila take a bow
La ...
Throw your homework onto the fire
Come out and find the one that you love
Come out and find the one you love

11 Mart 2009 Çarşamba

teenage bad girl

* Yazacağım, çizeceğim,
görürsün sana neler edeceğim,
bir yerinee,
bin cezayla,
hakkından geleceğim senin.


Sus kancık,
yoksa ben de konuşmaya başlayacağım.


PS: "Bana şarkı yaz." demiştin, sana şarkı yazdım. Hatrın kalmasın.
Yakında dinlersin,
teenage bad girl,
worst stalker ever.

10 Mart 2009 Salı

ortalama.

*Mutlu başladığın bir gün hep şüpheyi de getirmiştir yanında,
çünkü o gün için kaybolmasından korktuğun bir his mevcuttur sol cebinde,
atasın gelir, ama aslında gün bitene dek hissin orda durmasını istiyorsundur içten içe,
ve öyle olmayacağına dair bir şüphe, kemirir durur beyninin ve cebinin sol yanını.

*Derslere girersin tek tek, mutlu günün hevesindesindir hala, oysa bugün güneşin hiç görünmemiş olması yeterli bir sebeptir keyifsiz olman için.

*Ceylan'ın yanına gidersin, beraber yemek yersiniz ve artık olağandan daha uzun süren mutlulukları hakettiğinize dair klasik konuşmalarınızdan birini daha yaparsınız. Kısmen sakinleşirsiniz yüz yüze baktığınız yahut birbirinizin sesini duyduğunuz anlarda, ve bilirsiniz ki bunlar son çırpınışlarınızdır bir şeylerin düzelmesi ihtimallerine sımsıkı tutunabilmeniz için.

*Kös kös eve dönersin, ailenin evine,
kendini evde hissedemediğin bir evdir artık orası,
çünkü yeterince genç bir yaşta bambaşka bir hayat stili zehirlemiştir seni,
ve kulaklarında seni yemeğe çağıran tatlı annenin sesi bile olsa,
huzursuz olursun içten içe,
yeterince kendin değilsindir,
ve gerizekalı bir ergen gibi hissettiyordur bu sana kendini,

en sevmediğin şeylerdir gerizekalı ergenler,
sen de onlardan biriydin çünkü, eskiden.

*Beşiktaş'tan Üsküdar'a giden bir motor vardır,
7 dakika sürer iki sahil arasındaki yolculuk,
ve o 7dakikaya sahip olmak için,bambaşka diller konuşan insanlar yolları arşınlarlar,
sendeyse her gün alışılagelmiş bir lükstür bu,
için için keyiflenirsin.

Su birikintilerine hapsolmuş çamurlara takılır gözün,
motor sallandıkça sallanırlar çamurlar, su birikintisinden kurtulmak istercesine,
tekrar toprak olmak, çiçek açtırmak, hayat vermek, güneş görmek istercesine,
ve inanırlar belki de tekrar toprak olabileceklerine,

farkında bile değillerdir,
birkaç umursamaz insan, ayaklarıyla ezerek toplamıştır onları,
ve ayırdına varmadan, içleri hiç acımadan, akıllarına bile getirmeyerek ezdiklerini,
hiç bir yere varamayacak olan su birikintilerine bırakmışlardır toprak tanelerini.

*Üsküdar sahilinde, denize dökülmüş 40-50 tane simit görürsün.
İki sahne gelir aklında,
Süper Loto'yu tutturduğunu öğrenen bir simitçi, zevkle fırlatmıştır simit tablasını suya,

yahut bir "bardağı taşıran son damla" ile sinir krizi geçiren simitçi,
öfkeyle fırlatmıştır tablasını suya,

eve para götüremeyecektir bugün,
evde aç çocuklar olacaktır bugün,
bir anlık isyanlar, sadece ve sadece lükstür kimi insanlara.

*Bugüne ithafen yapabileceğin en iyi şey,
daha iyi bir kıyafet ve daha pahalı bir siparişe yetecek kadar bütçeyle,
sana iyi davranan şef garsonun çalıştığı restoranta tekrar uğramaktır, vaktin olduğunda.
Belki mekanın sahibine de, şef garsonun güleryüzü ve iyi servisi için orda olduğunu belli edecek birkaç jest yaparsın, bahşiş bile bırakabilirsin hatta.

*Düşünürsün ışıklardan geçerken, üzerine su sıçratan taksicinin arkasından öfkeyle bakarak,

yeterince kullandırdın kendini, maddi ve manevi olarak,
ve yeterince doldurdun kendine kötülük yapma kotanı,
başkalarına yaptığın kötülüklerse bir kaç şarkıdan ibaret kaldığına göre,
çalmayan telefonlardan ötürü üzülmek saçma değil mi?
Yahut her çaldığında o an en son konuşmak isteyeceğin kişilerden birinin aradığını gördüğün telefon ekranına bakıp surat asmak?

Ne kadar ufak tefek şeylere üzülüyoruz,
ve ne kadar kolay heyecanlanabiliyoruz,
güzel bir şeylere tutunma şansları gördüğümüzde.

Ne olursa olsun,
hala hayallerimiz var,
öyle ya da böyle sıradan bir gün daha biterken,
hala hayallerimiz var ve hala gerçekleşeceklerini ümit ederek yaşıyoruz.

Ne olursa olsun,
bugün de İsa mezarından çıkmadı, yahut kıyamet kopmadı,
yahut bombalarla ayağa kaldırmadılar İstanbul'u,
ve bugün de sevdiğimiz biri ölmedi,

ve bugün de kedin seni gördüğüne çok sevindi.

Belki de şükretmelisin,
bundan daha fazlasını elde edemeyecek olmanın verdiği bilinçle sızlanmak yerine,
belki de şükretmelisin,

çünkü kedin henüz 4 yaşında, ve ortalama 9 yıl daha seni her gördüğünde sevinecek.

Kendin için ne yapacağına,
9 yıl sonra karar verirsin..

6 Mart 2009 Cuma

lanet karı.

"Ben anladım anlattıklarını." dedi,
"Ne anlatıyorum?" dedim,

"Cam kırıklarında yürüdüğünde ayaklarının kesilmesi yüzünden acı duymak, ve cam kırıklarında yürüdüğünde ayaklarının kesilmesinden hiç bir şey hissetmemek arasındaki nüansı." dedi.

Cam kırıkları skimde bile değildi,

göt herif.

4 Mart 2009 Çarşamba

beloved.

Öyle demediler ilk çağlarımda,
belki biraz daha sonra da dile getirmediler,
ancak zamanla üzerime kokusu sinen hemen herkes,
çok da haklı bir sitemle söylüyor bunu,

doğru,
haklısınız,

beni sevmek zor zanaat.