Velhasıl Çok Sertizdir.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

I admit: Life can be damaging.

It is a fact that i thought that there must have been a mistake somewhere.
Somewhere in these conclusions.
I am not down, but i am deep, as you see a shallow water when you look at me.
If you try to dive, you will drown.

Nothing is compared to a peacefull view of a silent hill where the sun rises.
-When we have noticed the sun rising, the next thing we thought warmed us inside.-
The air smells so fresh, so calm while the sun is rising,
and you would just joke about me killing that moment by a cigarette.

But a cigarette is not enough to kill it.
So calm, but so shallow, you try your best to cencore all the little things we could have in such a small time.
Usually such a small time does not even matter in real life.
But all of what we have and what we ever lived in our personal disasters and personal heavens,
are ruled by those moments, as you see.

Throwing out a great chance, a possibility, an oppurtunitiy of a long time that could be spent with joy, happines and spirit, needs a huge excuse, a huge one.

It might be your fault or not, and there's such a luculent line between being guilty or not.
Ethic has no answer to it. But i do.

It might be something that i missed, something like you did not share those moments with me, as i was totally into the moment, the peace and the smell of sweetnes in the air.
There's a chance that you migt not have felt the same way i did. Then it would not be a crime of yours. It would just be your way of living your life that does not cross mine.

But it also might be, that you are just being shallow, just being an iddiot to fuck it all up for such a regular thing that can happen everyday in yourlife. Like eating. Like dating someone. Like sleeping and dreaming about your childhood memories.

That would be such a crime and that would be the only thing which shows me, that you are not mature enough to deal with something like me.

The thing is that, i don't call for names in my songs.
But people understand. People get those subliminal messages of mine.
I don't scream out how should things work.
They just work and all i have to do is push the button harder.

I have seen the sun shine dancing on your hair.
I have seen the way you look at things with those pure eyes.
I have seen you trying to fool me like a million of people who thinks they are smart enough.
I have seen you sleeping, breathing in and out, sandman sitting by your side.

There will be thousands of people in your life,
one day,when you notice, that people are similar,
people are distracted by their own individuality,
destructed by their own selfish existence,

when you notice that most of them will be no good for you,
and when you will suffer the fact of being shallow,which is a wasted life,
you will also notice that you might have lost the chance to change everything with just a little step.

It's not about me, not about you.
Not even about us.
It's just another good advice, you just don't take.

Everything is transparent,
once you exist, once you don't.

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Bir bildiğim var olgular üzerine: "Olgular boktur."

*Niyet mühimdir. Olgular boktur.
*Siz random görmemişsiniz, kafamın içinde bir canavar yatıyor.
*Kimsiniz ki, ne haddinize dik durup gözümün içine bakmak, meydan okuyarak.
*Bana utanan tebessümlerle gelin, ancak.
*Aşağılamaları kabul ederek, kendini yüce gösterme çabası eski ve kirli bir huyudur insanoğlunun.
*Kanacke kültürü gurur duyar Kanacke olmakla.
*Punklar kendilerine punk derler.
*"Ben bir orospu çocuğuyum." cümlesi işte İngiliz punkları ile Alman Kanacke'lerinin arasındaki çizgidir.

İzah edeyim;

Kanacke yapmacıktır, insanoğlunun kirli huyundan kaynaklanan o zayıf karşı koyma tavrıdır.
Punk kabullenmek ve dürüstçe söylemektir. Bağırmak, tükürmek ve unutmaktır.

*"Ben bir orospu çocuğuyum." cümlesini ne kadar doğru kullandığın kadar, ve hatta daha da fazla, ne niyetle kullandığın önemlidir.

*Ya insan egosunun var oluşuna dair bir ritüel, ya da ezilen çocuğun "evet ne var, evet noooolmuş?!" tepkisiyle karşı duruşu, ezen kuvvete.

*İşte çoğunlukla bu olgular ve niyetler yüzünden, hiç şaşırmadan seyrediyorum. Kızgınlığım 15 dakika sürüyor.

Çünkü, siz kimsiniz ki, gözümün içine bakarak gerçekten varoluşunuza dair bir acı gerçekliği, sımsıkı, tüm hatlarıyla ortaya koyacaksınız? Madem mühim biriydiniz, niçin bunları yapamadınız?

Şimdi, şu raddeye geldikten sonra mevzuular, aramızdaki yücelik boyut değiştirdikçe,

kimsiniz, ve kim olduğunuzu iddia edebilirsiniz ki, üzerinize şu geç kalınmış dürüstlük pelerinini geçirip, bir erdemli kahramanı oynayacaksınız ve "Evet, noolmuş?" diyeceksiniz, plastik ekskaliburunuzla?

(son anda kurtarılamayan itibarlar denklemi)

*Kadınları tam anlamıyla elde edebilmek için bir erkek, gerçekten erkek olmalıdır.
*Olgun olmalıdır, dingin olmalıdır. Rüzgarına kapılmalıdır kadın onun.
*Kadın, erkeği hem avucuna alabilmek, hem de kaybedebileceğini bilmek isterken,
erkek hem durumlara hakim olabilecek, hem de şefkat isteyebilecek durumda olmalıdır.

*Kadınlara egemen olabilmek için, bir erkek, önce tek bir kadına egemen olabilmelidir.
Rüzgarına kapılmalıdır kadın onun.

*Tek bir kadına tam anlamıyla asla egemen olamamış erkek müsveddeleriyle dolu etrafımız.
Dolu, çünkü dünyada 6milyar insan var.

*Tek bir kadının hücrelerinde ikamet edemeyen erkek, vakti geldiğinde kaçan erkektir.
*Çok kadının üzerinde kurduğu kısa süreli egemenlikleri zaferden sayar bu kişi.
*Bilir ki, eğer bir kadın onu çözerse, kusurlarını görecektir, eksilerini görecektir. O gizemli adamdan, o keşfedilmeyi bekleyen ruhtan geriye hiç bir şey kalmayacaktır.
*Bilir ki, eğer bir kadın onu çözerse, onu daha fazla sevmeyecektir.

*Bu yüzden gerçek bir erkek olmayı yediremez kendisine bu çeşit insanlar.
*Adam olamazlar.
*Hayatlarının sonunda ortalama bir ilişkiyle biter, kalırlar.
*Daha iyisini yapamazlar çünkü, ne şansları kalmıştır bunun için, ne de çevrelerinde onları eğip düzeltecek kadar sabırlı bir kadın.
*Kaçarak, uçarak, kudretsizce kabullenerek, yapmacık ve zayıf halleriyle üzerlerinde kısa süreli egemenlikler kurdukları tüm kadınları zaferden sayar bu kimseler.
*Oysa gerçek bir erkek, en başta tek bir kadını tam anlamıyla fethetmeyi başarmış olandır.
*Olgundur, dingindir. Rüzgarına kapılır kadın onun.


*İşte bazı olgular diyor ki, elde bir sürü 1 olsa, belki 100'e varırsın, ancak elindekilerin hiç biri 1 etmezken, kaça varabileceksin,

ve içinde yaşadığımız rasyonel dünya sence kabul edecek mi döküntülerini?

( 0,3 kadın, 0,8 kadın, 0,6 kadın ölçüt değildir denklemi)

*Tüm bu olgular burdayken,
siz kimsiniz ki,
gözümün ta içine kadar bakıp, bana benden kudretli,
benden doğru olduğunuzu söyleyebilecek?

*Siz kimsiniz ki,
beni hakettiğinize inanıp, elinizde 1 bile etmeyen bir döküntüyle, benden kazanılmış, 2'ye koşacaksınız, 3'e koşacaksınız?

*Siz kimsiniz ki, benden dilencivari kopardığınız ilgiyle, benden kopardığınız bir küçük "şans tanıyorum" ihtimaliyle boynunuz dik, alnınız açık, gururla dolaşacaksınız ortalıkta?

*Siz bana birisi olduğunuzu iddia ederken, ben güler ve takdir edersem,

cesaretinizdir takdir ettiğim.

Ve ne sandığınız kadar kurnazsınız, ne de benden aptalsınız.
Anlayacağımı anlayacak kadar içli dışlısınız küçük manasız oyunlarla.
Hayatınızı manasızlıktan başka bir yere oturtamayacak kadar içli dışlısınız bunlarla.

Benim yüceliğimle yücelmeniz imkansız.
Nitekim 1 bile etmiyorken döküntüleriniz,

siz nasıl birisi olabildiniz?

(from nobody to somebody denklemi)

*Küçük bir çocuksunuz, sevişmeyi kardan sayan küçük zeka oyunlarınızla siz,
"Aslında ne kadar da kötü bir insan olduğunuzu" altyazılarda geçerek kendinize gizem katmaya çalışan siz,
bana yapabileceğiniz en büyük kötülüğü gösterin derhal, yoksa gerçekten güleceğim, kahkahalarla, kasıklarımı tutarak, gözlerimden yaş gelerek,

bir gizem böyle kolay çözülmemeli azizim, bir pentimento 2 değil 3 katlı olmalı, konusu "insan"sa!

Siz sadece insansınız, düz, çözülmemiş, yontulmamış, yalıtılmamış insan.
Asla elde edemeyeceklerinizden bahsediyorum size,

asla kuramayacağınız egemenliklerden,
asla sahip olamayacağınız erdemlerden,
asla rüzgarınıza katamayacağınız kadınlardan,
asla kendi başınıza oturup da çözemeyeceğiniz tüm bu olgulardan.


Ve olgular hakkında bir bildiğim var:

"Olgular göreceli olarak boktur."

Sizi çarpan şeyler, beni en fazla gözüme kaçan öğlen güneşi kadar rahatsız edebilir,

ama aksine, güneşli günler, en sevdiklerimdir.

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Bir yalandan slogan.

* Ne alabileceksin ki hayattan,
duygulanmak için bir manzaraya ihtiyaç duyan, teknik sanatçı, sen de!
İçin bomboş, içinde şiir yok, içinde makam yok,
için dümdüz, pürüzsüz, resimsiz.

Ne alabileceksin ki hayattan,
sen aksesuarsız giyemezken hissiyatı,
teknik sanatçı, sen de!

Ne alabileceksin ki hayattan,

ehemmiyetsiz "günübirlik"lerden ve "elit" klasmanlarından başka,


Sokağa çıksana, hayat sokakta.
Ahahahah.

Duvardan sekti.

*Şut abanırsın, duvardan seker, şut abanırsın, duvardan seker.
*Yalnız oynamaktır, kızmaktır.
*Hıncını toptan almaktır, hıncını duvardan almaktır.
*Ağlamamaya alıştırmaktır kendini.

*Ellerinin dudaklarını yolmasıdır her daldığında.
*Garip şeylerden hazetmeme takıntısıdır.
*Çabuk parlamak gibidir.
*Bir yerinde, bir absürdlük olmasıdır.

*Gelişine vurursun topa, ayakkabın parçalanır.
*Evde papara bekler, bilirsin.
*Şut abanırsın, duvardan seker.
*Hıncını ayakkabıdan almaktır, hıncını babanın bütçesinden almaktır.

*Çocukken başlarsın düşünmeye, zorlamaya beynini.
*Çocukken başlarsın öğrenmeye.
*Çocukken bellidir ileride ne olacağın.
*Herkes koşar oynar, sen şut abanırsın.

*Düşünüp durduklarımı izah etmeyi büyüdükçe öğrendiysem de,
karşındakinin anladığı kadardır ya hani anlattıkların,

aptallığına doyamadım.

*Şut abanıyorum seninle ilgili her şeye.
*Şut çekiyorum, topa abanıyorum,
"şut abanıyorum"

duvardan sekiyor.

*Aptallığından sekiyor.
*Basitliğinden.
*Çocuksuluğundan.
*İçeriksizliğinden.


*Asla benim daldığım derinliklere dalamayacak bir insan oluşundan sekiyor top,
asla yüzeyselliğini üzerinden atamayacak oluşundan sekiyor.

*Duvardan sekiyor.

*Ayakkabı parçalanıyor, biliyorum,bu raddeden sonra olacakları biliyorum.

*Arkandan ağlayamadığım bir şey bırakarak bana,
dikişleri patlamış, lastiği eprimiş bir pabuç ve meşin bir top bırakarak,

akşam sefalarının arasından eve yürüyüşümü seyrederek.

*Aptallığından seken topu babam kesecek.
*O duvarı imha edecekler,

o duvarı imha edecekler,

başka neslin başka çocukları,

toplarını duvardan sektirerek.

*Toz toprak içinde kaldı "seni sevmek".