*Kısa bir ara verdik evet, tavrımıza, Süzme Tuşları formatına, öyle hissettik çünkü, içimizden öyle geldi.
*Biz, evet, biz dediğim ben ve kafamdaki Russell Crowe'umtrak canavar.
*R.C. Marco Polo koyuyorum şimdi burda o canavarın adını. R.C.Marco Polo a.k.a. The Killer Raspberry. (:
*Aaa, açıkladım, bak.
Hahaha.
*Başlıyoruz, evet.
-BUGÜNE KADAR YANILDIĞINIZ HER ŞEY-
*İnsanlar her zaman oldukları kadarlardı, ne daha az ne de daha fazlalardı; onları siz kalıplara ve kategorilere soktunuz.
*İnsanlarla ilgili hayal kırıklıklarınızın sebebi sizsiniz.
*Durumlar asla o kadar da trajedik değildi, ve tüm kişisel tragedyalar aslında klişelerle beslenen kitlesel zırvalıklardı.
*Bu bağlamda fundamental olarak Pride and Prejudice ile Rosalinda arasında bir fark yok. Ama bu cümlemi eleştirmeden önce fundamental sözcüğünü dikkate alın ve tüm yontulmuş ayrıntılardan değil, bu tahta putların içindeki o sade odundan bahsettiğimi anlayın. İzah etmekle gerçekten uğraşamayacak kadar yorgunum.
*Evet, kişisel tragedyalar diyorduk;
durumlar aslında o kadar da trajedik değildi, belirli mutsuzluklar için sizi belki suçlayamam ama geliştirilmiş ve mükemmelleştirilmiş trajedilerden kaynaklı ağır depresyonlarınızın sebebi sizsiniz.
*Çok şey bilme isteği insanı geliştiren,yararlı güdü; çok şeyi bilme iddiası insanı şımartan, göreceli olarak yararlı eylem; her şeyi bilme iddiası insanı körelten, yüceleşmesini engelleyen, daraltan eylem; her şeyi bilme isteği insanı çıldırmaya sürükleyebilecek kadar etkili olmasına rağmen, sadece ve sadece aptallıktır.
*Bu yüzden sorgulamak doğrudur, ancak sorgularınızın sonunda durumların inanılmaz basit birkaç olguya bağlandığını kabullenmeyi reddetmek, her ne kadar beyniniz o son noktaya varana kadar inanılmaz derin ve anlamlı bir sürü olgudan geçtiği için durumun büyüsünü bozmaktan çekinceyle kaynaklansa da, hayatta kalmak ve daima gelişmek gibi temel içgüdülerinizi yok saymanıza ve kafa karışıklığından ötürü derin bir mutsuzluğa kapılmanıza sebep oluyorsa, sınırınızı bilemediğiniz ve reddetme eylemini bilinçli yaptığınız için, suçlu sizsiniz.
*Her şeyin inanılmaz basit olduğu bir dünyada, her şeyi komplike hale getiren insanların yargıları, egoları ve hırslı düşünce yapıları iken, şeylerin basitliğini kabullenmemek ve onlara inanılmaz şiirsel anlatımlar yüklemek onları daha anlamlı yapmıyor ancak sizleri daha az gerçekçi kılıyor ve hayatta kalma kuvvetinizi düşürüyor.
Minimallikte inanılmaz detaylar bulunduğunu, ve bu detayların inanılmaz şiirsel olduğunu, tüm bu çok basit olan şeylerin büyüleyici güzelliklerle, hayranlığı hakedecek derecede akıl almazlıklarla dolu olduğunu görmeyerek/görmeyi reddederek onları hiçe saymak ve üzerlerinden abartılı tragedyalar yazmak, yaratıcılığınızı kullanmak değil, aksine, gözlemciliğinizi eksilterek yaratıcılığınızı klişelerde takılı kalmaya zorlamak anlamına geldiğinden,
olaylara ve dünyaya yeterince sakin yaklaşamadığınız için bugüne kadar kaçırdığınız her şeyin, ve bundan kaynaklı ruh halinizin sorumlusu sizsiniz.
*Temel ihtiyaçların ve olası akışkanlıkta devam eden hayatların, önünüze serilen tüm doğruların ve yanlışların yanısıra, Tanrı'nın size koca bir kıyak geçerek dünya üzerindeki her şeyi MÜKEMMEL SUBJEKTİFLİKTE yarattığının, ve size her zaman "bu onun , bu da benim görüşüm" objektifliğiyle durumlardan sıyrılabilme lütfunu bahşettiğinin,
ve herkese bu lütfu eşit derecede bahşettiği için, bir bağlamda herkesle benzeşebileceğinizin bilincinde olmamak, hayatınızdaki tüm akışkanlıklar adına yaptığınız en büyük hatadır, ve bunun sorumlusu sizsiniz.
*Gördüğünüz üzere, başkalarının üzerine yıkabileceğiniz her şey aslında sizin kabahatiniz.
İşte bu yüzden bireysel bir dünyada yaşıyoruz,
işte bu yüzden dinler bile bireysellikten yola çıkan kitlesel ütopyalar.
İşte yine bu bağlamda hepiniz, tek tek bireysel, kişisel, özgün, farklı,
ve hepiniz, toplamda değil ama "öz suyunuzda" aynısınız.
Fundamental olarak.
Temelde.
Ve sahip olduğunuz tüm yargılar, tüm kişisellikleriniz, tüm tragedyalarınız, genellediğiniz ve anlam yükleyemediğiniz "neden varız?" düşünceleri,
irrasyonel olduğuna inandığınız ancak sıkça rastlanılan fikir yürütme biçimleriniz,
mutsuzluklarınız,
hüzünleriniz, hayal kırıklıklarınız,
kırılan yaşama istekleriniz, kızdığınız tanrılar, kızdığınız sistemler, kızdığınız insanlar,
hepsi, hepsi sizin en şahsına münhasır çantanıza doluyor,
ve dünya o çantanın adını "A bag full of loot." koyuyor.
Kendinize iyi davranın. Ben buralarda olacağım.
-I only make jokes to distract myself from the truth.-
Velhasıl Çok Sertizdir.
20 Ağustos 2008 Çarşamba
A bag full of loot.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Hoşuna gidiyor değil mi hayal dünyamızı başımıza yıkmak.? Pislik.! Ahaha.
Ben fazla realist olduğum için, gerçekçi davranıyorum ve hayal dünyasının asla yadsınamayacağını söylüyorum doftum. ahahah
Ama işte hep aynı şeyi söylüyorum, objektif olmak, her şeye karşı. (:
Bi de öyle deme lan, bütün bunları çocukluk hayalini kovalayan bir kız söylüyor yani. Lütfen. (:
Yorum Gönder