Velhasıl Çok Sertizdir.

31 Mart 2008 Pazartesi

İsyankar Bıldırcınlar.

* (İsyankarBıldırcınlar)Şişman, sevimsiz, çirkin, cahil, büyük egolu ve büyük popolu gereksizlik tohumlarına verilen isimdir. -Bunların rap söyleyenleri cehennemde yanasıca olabilirler, yine de istisnalar vardır elbet.


* Deri Çizmeler hakkında tüm bilmeniz gerekenler:
1) Düz renk oldukları takdirde tekrar boyanabilirlikleri düşüncesiyle pür neşe de olsanız, asla ilk seferki gibi olmaz, unutmamak lazım.
2) Aşınmış burunlarla karşılaşmak istemiyorsanız... Öyle bir ihtimal yok, o burunlar aşınacak.
3) Sonbahar, Kış, İlkbahar aylarında giyilebilir olmaları takdire şayandır.
4) Eğer ki siz de Türkiye'de yaşıyorsanız, üzgünüz ama topukları da deri kaplı olan çizmeler sizi hayal kırıklığına uğratacaktır. Netekim bozuk yollar, arnavut kaldırımlar, çakıl taşları derken topuktaki deri parçalanacak, caanım ayakkabı sırf bu yüzden giyilmez hale gelecektir.
5) Sivri burunlu ayakkabılar hatadır, hatadır, hatadır. Sivri biten kalıplara karşı değiliz, sivri buruna karşıyız.
6) Kar izi çıkmaz, boşuna ümitleniyorsunuz.
7) Chanel her genç kızın rüyasıdır.
8) 200YTL lik ayakkabılar vardır ki, 3 ay sonra mort olur, 100 YTL lik ayakkabılar vardır ki 2 sene pırıl pırıl kalır. Etiket sizi kandırmasın. Biz "İndirim"lerin çocuklarıyız.
9) Aslında topuklu deri çizmeler, diğer topuklu ayakkabıların aksine rahattır, günlük giyim için şahanedirler, ayaklarınızı ve sırtınızı ağrıtmazlar. Eğer sizinki böyle değilse kazıklanmışsınızdır.
10)Sokakta giydiğiniz bir çizme derhal paralanırsa, ve siz bunu aldığınız mağazaya geri götürdüğünüzde "Aaa, siz bunu sokakta mı giydiniz? Bu Showroom ayakkabısı ama.." cevabıyla karşılaşırsanız, o ayakkabıları ve bu cümleyi kuran kişinin kafasını tezgaha gömünüz.
11) Türkiye'de Showroom ayakkabılarını Fotoğraf ve Film Stüdyoları için Styling'le ilgili insanlar alabilirler ancak, bir de nereye para harcayacağını bilemeyecek kadar süper zengin insanlar. Alışveriş merkezlerinin kandırıkçılığına gelmeyin. Yaşasın Tüketici Haklarını Koruma Derneği, kazıkçıların korkulu rüyası!

*Tişörtler hakkında öğrenmeniz gerekenler:
1) Tişörtler çok güzel olabilir.
2) Fix Beyoğlu-Kadıköy tişörtlerinden kaçınmanızı öneririm.
3) Gruplaşmaya çok hevesli "bir örnek" gençlerimizin saldırdığı sembollerden korkun.
4) O sembollerden biri çok mu hoşunuza gitti mesela, alın onu değiştirin tamamen bağımsız bir şey çıkarın ortaya.
5) Bana sakın "çılgın tişörtleri" ile gelmeyin. Sakın gelmeyin billahi affetmem.
6) Bir ömür gönlümü alamazsınız, söylemedi demeyin.

*Müşkül durumda kalmamak için insan gibi davranmak hakkında bilmeniz gerekenler:
1) İnsan olun, insan gibi davranın.
2) Çılgınlaşmayın, yırtıklaşmayın, haddinizi bilin.
3) Çok ses çıkarmayın, kamusal mekanlarda fazla cıvımayın, şımarmayın.
4) Ne oldum delisi olmayın, bir bok olamadınız henüz efendim. Önce adam olun. Tepemi attırmayın.
5) Ne kadar ortamcı olduğunuz değil, ne kadar zeki olduğunuz mühim. Bunu hala kavrayamadıysanız defolun gidin, gözüm görmesin.
6) Kukuya pipiye bu kadar meraklı olmayın, biraz da beyninize kan gitsin.
7) Akıllı davranın.
8) Uslu durun, emo olmayın, dandy olmayın, komün sitelerde tanımadığınız insanları ekleyip durmayın.
9) Kankacı olmayın.
10) Müşkül durumda kalmamak için insan gibi davranın.


*Bir öğretimizin daha sonuna geldik güzel insanlar, kalın sağlıcakla. Kimilerine akıl fikir, kendime bolca sabır diliyorum. Adios.

26 Mart 2008 Çarşamba

Ihr seid unser Motto.

*Sadece sizleri bilgilendirmek için yazıyorum.
*Freedom's just another word for nothing left to lose,
Nothing, that's all that Bobby left me,
But feeling good was easy, Lord, when he sang the blues,
Feeling good was good enough for me,
Good enough for me and my Bobby McGee.
*
Merve çiçeksi kokuları, ben tropikal ve yer meyveleri tabir ettiğimiz(çilekti, böğürtlendi) Erdbeeren kokularını, Cansu hanım meyveli turunçlu ve creamy kokuları tercih etmektedir.
*Türkçe'yi elbette çok seviyorum, ama İngilizce'nin şarkılar üzerinde o büyüsü var, hani şu "Anlatabilme rahatlığı", sözlerin derin anlamlar kazanması için şiirsel ve uçarı derecede soyut olmak zorunda kalmadıkları, gündelik ve basit kelimelerle bile o insanın içini burkan ahengi yakalayabilme lüksü. "I cried for you on the kitchen floor." - "Senin için mutfak zemininde ağladım." "You tear me down like Roger Moore" - "Sen beni Roger Moore gibi parçaladın."

"I hurt myself today, to see if i still feel. I focused on the pain, the only thing that's real."
"Kendimi acıttım bugün, hala hissedip hissetmediğimi görmek için. Tek gerçek olan şeye, acıya odaklandım."


Umarım anlatabildim. (Notes from Amy Winehouse and Johnny Cash)


*
Bazen varla yok arasında duruyor insan, kulağındaki müziğin ritmine göre atıyor adımlarını, dudaklarından ses çıkmamasına özen göstererek birlikte söylüyor çalan şarkıyı.
Gökyüzü hep kendinin sanıyor, sokak kedilerinin küçük kurnazlıklarına gülüyor, aklına sevdikleri geliyor tek tek, özlediklerini görmeyi düşünüyor.
Hatırlamak istediği en son şey, o gün, sorumlulukları oluyor insanın, "öyle olmasının zorunluluğundan ötürü öyle oldurmaya uğraştığı şeyler" için çalışmak oluyor.
Sonra aklının ucunu büküyor insan, diliyle ıslattığı parmağıyla sabitliyor büktüğü köşeyi, kaldığım yeri unutmayayım diye:
"Yapılacak o kadar çok şey varken,
dinlenmeye vakit yokken,
sorumluluklara doğru gidilen yolda adımlarım müziğin ritmine uymalı en azından.
Şu dakikayı tatmak gerek.
Her zaman bu dakika olmuyor."

*Bazen işte tam da o dakikalarda, aslında ne kadar yalnız olduğunu hatırlıyor insan.
*Sevdiklerine, özlediklerine, kendisini sevenlere hakaret gibi geliyor bu hatırlama durumu.
Utanıyor, söyleyemeden silinip gidiyor o düşünce, gücendirmemek için en kutsal bildiklerini.
Silinip gidiyor o düşünce, tam da o dakikada,
İçinde bir parçacık gücenmişlik kalıyor insanın,
dinlediği şarkının sözlerinin bir kısmını dinlemediğini fark ediyor insan,
İçinde bir parçacık gücenmişlikle, göğsünde asılı kalan o yoğun ama hacmi küçük sisle,
Ritme göre atıyor adımlarını,

"Benzine zam geldi, ayda 30 lira fazladan yol parasına gidecek.." diye mırıldanıyor.

*Pushing the Daises, Married With Children'dan sonra gönlümde muvaffakiyet kazanmış ikinci dizi.

*Bir sonraki blogda sizleri "Deri Çizmeler", "Tişörtler", "Müşkül durumlarda kalmamak için insan gibi davranmak" konularında bilgilendirmeyi ümit ediyorum.
Kendinize iyi davranın.

23 Mart 2008 Pazar

ben bu işi biliyorum!

Fratellis'in Chelsea Dagger isimli şarkısıyla Chuck isimli yeni Cnbc-e dizisinde parladığından bahsetmiştim.

Şimdi de Got My Nuts From A Hippie isimli şarkısıyla yeni Burberry reklamında parladığını söylüyorum.

Her iki şarkı da Costello Music albümünden.
Hastanızım The Frattelis.
Go, boyz, go!

Ve hatta efendim, durumu güncelliyorum, severek dinlemiş bulunduğumuz güzel grup Von Bondies de, C'mon C'mon isimli şarkısıyla Rescue Me isimli filmde parlamaya nail olmuştur. TNT isimli James Bond filmleri yayınlayan ünsüz kanalda yarın saat 23.00 'da filmi, gün içinde de reklamını izleyerek Von Bondies'in parlayışına, Cnbc-e takip ederek Frattelis'in parlayışına şahit olabilirsiniz.

Öhöm, ne demiştik, ben bu işi biliyorum.

22 Mart 2008 Cumartesi

Gimme the rhythm n i'll sing the blues.

*Süper cümle dimi? Rüyamda görmüştüm.
*Kocakafalı çirkin insanların nasıl olup da sevişebildiğini anlamıyorum.
*Şimdi anlıyorum, kocakafalı çirkin insanlarla sevişiyorlar.
*Her satıcının bir alıcısı vardır.
*Arz-talep mantığı.
*Çok sorgulamaya gerek yok, insanlar çirkin.
*7 notanın tüm kombinasyonları tükendiğinde insanlar müzik yapmayı bırakacak mı?
*Kıyamet günü böyle bir şey sanırım.
*Bana öyle bir tasarım verin ki, ölene dek vücudumda taşıyayım.
*Ben Alper'i çok seviyorum.
*Hayatımın sonuna kadar Alper'i çok sevmemem için hiç bir neden yok.
*O zaman hayatımın sonuna kadar Alper'i çok sevicem.
*Film arşivlemeye karar verdik.
*Bu benim 218710721821'inci karar verişim.
*Ama bu kez azimliyiz, başarıcaz.
*Temiz, bakımlı, güzel, mutlu.
*O uyurken "ateşi çıkmış mı" diye bakmak.
*Dünya'nın en güzel şeyi misin?
*"Derin bir nefes alıp arkama yaslandım." klişesini şimdi yapıcam.
*Yaptım.

20 Mart 2008 Perşembe

set up.

*Sigarasızlığın başıma vurduğu şu dakikalarda internetin tüm olanaksızlıklarından yararlanmaya çalışıyorum, olmaması normal.
*Bir yağmurluk canım varmış, anlıyorum katılıyorum evet öyle.
*Derhal hastalanmalar baş gösterir, çünkü mart bunun mevsimidir.
*Havada mikroplar kol geziyor doğrusu.
*Mart bana sorarsan kesinlikle apayrı bir mevsimdir, yahut "ilk baharın yüz karası"dır kendisi. O nasıl bir kendini beğenmişlik, sağım solum belli olmazcılık, kalıbıma sığmam kimseyi takmamcılık.
*Sanatçıyım kültürlüyüm kafalarına girmeyeceğim, iğrenç kafalar bunlar.
*Biz elit yaşarız filan da demem, cidden mide bulandırıcı.
*Kültür saçmıyorum hayır, bildiklerim hep kendime.
*Ve hatta azmanca karikatür okumaya başladım çünkü kafamı yormaktan çok dinlendirmeye ihtiyacım var şu sıralar. Yaşasın başucu dergileri.
*Sitelerde en çok nefret ettiğim şey fav.musics-books-movies kısımlarını doldurmaktır. Tiksinirim bu eylemden. Say say bitmez, saymaya üşenirim, nitekim aslında benim fav. diyebileceğim bir film de girmemiştir hayatıma, bir kitap da. "En iyisini bulana kadar beni etkilemiş bulunanların şu anda aklıma gelenlerini işte tam da buraya doldurdum, üç ay beş ay buna bakarsınız." mantığıyla hareket ederim bu kısımlarda.
*Öyle ki kendimi bu tür anketvari mevzuatlarla tanıtmaktan zerre hazetmiyorum.
*Şöyleyim ya da böyleyim demem ben, şöyle yaparım böyle yapmam derim.
*Büyük konuşmamak lazım Allah çarpar görürsün.
*Bir zamanlar Tek Tabanca diye bir şarkı vardı, zamane rockerları dinler dinler ağlardı.
*Portakal yedikçe tıkalı burnumun açıldığını hissediyorum, oh my oh my, Vitamin C!
*Ben herkesi can bellerim, onlar beni mal beller.
*Sonra bir bakarlar, yokmuş benim gibisi, ağla dur, zırla dur.
*O zaman derim ki içimden, "banane."
*
Ben mütemadiyen huzur zerk ediyorum bünyeme, öyle pek sık hüzünlenemiyorum.
*Bir kaç şarkı da olsa sizlere yazmadığım için lütfen kırılmayın, neyin nereye gittiği belli olmaz, bakarsınız yazmışımdır, fark ederseniz kırılabilirsiniz, üzülürsünüz. Pek tatlı dilli değilimdir ben.
*Kültür-sanat aktivitelerinin demirbaşı olmakla kültürlü(kişisel gelişmiş, edindiği kültürü kendi yararına kullanmış, karakter geliştirmiş), sanatsal ( öngörü sahibi, yaratıcı, gözlemci, ayırt edici, ifade edebilen) olmak arasında fark vardır.
*Zamanında birileri benim için hibrit tohum demişti.
*Birileri benim için o...pu da dedi, (g..tümle güldüm) , gerizekalı da dedi, (g..tümle güldüm), ortamcı da dedi, (g...tüm ve t..şaklarımla güldüm), çok iyi kalpli de dedi, (yorum yapamadım ama güldüm), çok zeki de dedi, (güldüm baya uzun uzun sırıttım), evet dediler hep bir şeyler birileri. Şimdi bakın o benim-için-bir-şeyler-demiş-olanlar hayatımın neresindeler, ne kadar önem taşıyorlar benim için, ne kadar s..kimdeler? Hiç, sıfır. Bundan aldığımız ders nedir, "boşuna yorum yapıyorsunuz, ben bile s..klemiyorsam kim s..klesin?"
*
Küfür ediyor olmam terbiyesiz olduğum anlamına gelmez. Küfür etmediği halde insanı insanlığından utandıracak şeyler yapanlarla dolu dünyanız. Hatta belki siz kendiniz de onlardan birisiniz, kim bilir?
*Ben reklam adına bulunduğum yerlerde aleni şekilde reklam yaparak amacımı belli ediyorum. Ya siz sinsiler?
*Herkes ilgileniyor ilgilendiklerimizle, yavaş yavaş, zaman içinde. Ve herkes bizim sürdüğümüz bu tezi sürüyor ortaya. Şunu bunu ilk ya da en iyi kimin yaptığı önemli değil, bana yarıyor mu, ben ona bakarım.
*Büyümek için biraz daha vakit var, ama benim için değil.
*Dokusal duygu kaybı yaşamış olmamda sizin için de problem yoktur umarım.Varsa da olabilir ama olmasını ummam. Anladınız dimi?
*Beni her yerde görebilirsiniz, ama aynada asla. Hahayt.
*
Burnumdaki kırık gitsin istiyorum ama dilediğimce sümküremezsem diye çok korkuyorum. Ciddiyim.
*Değişmekten değil, istemediğim bir şeye dönüşmekten çekinirim.
*Basit, bana özgü, zararsız hareketlerimi kısıtlayabilecek güzelliklerden tırsabilirim.
*Bunu da öğrendim ki, bir şey için bir şeyi göze almam. Göze hiç bir şey almam. Eşeğimi sağlam kazığa bağlarım, gerekirse kazığı ... Herneyse.Çirkin oldu bu. Ben de tiksindim.Pardon.
*Ne o efendim, yeterince trajedik gelmediyse yazılar, sizi lyrics bölümüne alalım.
*İnsanlara hitap etmem gerektiğini düşünmek canımı sıkıyor. Ben kendimle alakalı yazarım oysa ki hep.
*Bencillik ne güzel şey, hepinizde var, ben sadece dürüstüm.
*Her biriniz kendinizi beni sevdiğinizden daha çok seviyorsunuz, ama ben alınmıyorum.
*İnsanlara hitap etsem şöyle, "ey."
*Pardon.
*Sevgilim dünyanın en güzel kızı olduğumu düşünmüyor tabi ki ama öyleymiş gibi davranarak benim şirinlik depomu full'luyor, işte gerçek aşk böyle bir şey. Sizin ağlama duvarlarınız cidden salakça.
*Yine de bir çoğunuzdan güzel olduğumu hepimiz biliyoruz. Lütfen benimle böyle yarışlara girmeyin.
*Güzellik geçici değil, tazelik, gençlik geçici. Ananem çok güzel bence.
*Böyle anlamlı sözler söylüyorum diye şımarmayın, hepsini kendime saklama meyilliyim aslında müthiş sözlerin, ama bazen dayanamıyorum kaçıveriyorlar.
*Ne kadar iğrenç insanlar olduğunuzu biliyorsunuz değil mi? Sırf bu yüzden kendinizi temize çıkarmak adına iyilik meleği ayaklarına yattığınızı da biliyorsunuz?
*Ey, kankacı zihniyet, sana sesleniyorum, benden uzak dur.
*Ben sevebilirim insanları(1), o problem değil, insanları çok sevebilirim(2), o da problem değil, insanları hayatımda bir yerlere oturabilirim(3), o da problem değil, insanları hayatımın en önemli mevkilerine oturturum(4), o da problem değil. Ancak 1'den 4'e doğru insanların niceliği azalırken niteliği artar, ve niteliği azalan insanlar için zemin sarsıntılıdır, gözümde 4'ten sıfıra(0'a) en hızlı koşanlar olabilmeleri ihtimali de bir parça sarsıcıdır.
*Bu akşamlık bu kadar. Geldikçe devam edecektir.
*İyi bir gece geçirin, ölmeyin, ölseniz de üzülmeyin.
*Sokakların çılgın çocukları, sokakların çılgın gençleri, sokakların çılgın insanları, akıllı davranın, gecenizi evinizde uslu uslu yatarak değerlendirin.

Love Street

She lives on Love Street
Lingers long on Love Street
She has a house and garden
I would like to see what happens

She has robes and she has monkeys
Lazy diamond studded flunkies
She has wisdom and knows what to do
She has me and she has you

She has wisdom and knows what to do
She has me and she has you

I see you live on Love Street
There's this store where the creatures meet
I wonder what they do in there
Summer Sunday and a year
I guess I like it fine, so far

She lives on Love Street
Lingers long on Love Street
She has a house and garden
I would like to see what happens

La, la, la, la, la, la, la
La, la, la, la, la, la, la
La, la, la, la, la, la, la
La, la, la, la, la, la, la
La, la, la, la, la, la, la

Welcome to the end.

*Vedalar, vedalar.
*Bir seyleri icinde tutmamaliymis insan, kendisine de soyleyebilmeliymis, baskalarina da.
*Hic bir sey bu kadar gercek gorunemez insanin gozune.
*Vedalar, vedalar.
*Cümlelerimin sonuna hep nokta koyarim ama bu kez biraz farkli.
*Pia ile bir sarki yaptik, vedalar uzerine, nakarati benim:
"Bunu iyi sakla, çünkü beni hatırlaman gerek.
Her detayı dinle, beni unutmaman gerek.
Bu film de son buldu.
-Son-"

*Şarkılar ve şarkılar.
*Yeni başlangıçlar.
*Hayata gülümsemek gerek, bu boş bir klişe değil, tek gerçekliktir.
*Her şey iğrenç olsa da sen güzel olmalısın, kendi içinde, vicdanen.
*Her şey iğrenç olsa da sen güçlü olmalısın, taviz vermeyecek konumda, başın dik, omuzların dik.
*Hayat her zaman bir balkondan denize bakar gibi görünmelidir insanın gözüne, çünkü deniz hep mavidir, sen de hep sensindir.
*Yanında yalnızlığın ve iç sesinden başka şeyler de olmalı ölürken.
*Bir aptal gibi ölmemelisin, hiç bir şey yapmamış olarak, hiç bir şey için çabalamamış olarak.
*Bir aptal gibi hissetmemelisin ölürken, yerini dolduramayacağın şeyler olmamalı cebinde.
*Ama herkes ve her şey her zaman şahsına münhasırdır, özneldir, özeldir, ve öyle kalmalıdır.

11 Mart 2008 Salı

ve hatta bir de..

Diyorum ki havalar da pek hoşken bir çimlere yatalım müzik eşliğinde. ya da bir teras, bir şey.
biliyorum isterseniz bana vakit ayırabilirsiniz.
huzur geliyor, huzur geliyor, güneş geliyor,
ha bi de,
bana terlik giydirmeyi başardığınız için ve bunu şuursuzca bir alışkanlık haline getirmiş olmamı tınlamadığınız için teşekkürler eder ve derim ki,
ay gelse de giysek.

Bunun yanısıra ekleyeceklerim var,
ben bu işi biliyorum arkadaşım.

"Amy Winehouse takiplerimin sonucunda Mad Men ile daimi şöhretine kavuştu.
Fratellis de(çok acayip ahaaay), Chuck isimli yeni dizi ile azami şöhret rekorlarına koşuyor."

Bu insanlar hakediyor arkadaşım,
ben bunları görüyorum ben kahinim,

ben çok pis gaza geldim arkadaşım.

Birkaç not.

*Yeni insanlara ihtiyacım yok, yeni insanlar istemiyorum.
*Am I the only one who's trying not to lose this?
*Çok uzakta duruyormuşum gibi geliyor.
*Bu iyi değil.
*Güneşli günler yeniden başladı ama bir şeyler eksik.
*Alper düşünce akışımı çözdü, ilginç bir şekilde söylediklerimi çok iyi anlıyor.
*Ve hiç birini garipsemiyor.
*Mesela ben "mavisi şöyle, bu da böyleydi" gibi anlatıp, arasına 15 dakikalık tamamen alakasız bir konu soktuktan sonra "kırmızısı da olabilir" dediğimde, bir çoğu gibi "neyin kırmızısı?" demek yerine "evet o da güzel olabilir." diyor.
*Ben ne kadar randomsam detaycıysam, o, bir o kadar straight ve ana hatlarıyla anlatıcıdır.
*Ama sonuç her daim "kapiş".
*Çok güzel lan.
*Alper'in olması diğer iki kapişe ihtiyaç duymadığım manasına gelmiyor.
*Aksine çok özlüyorum.
*Ortak paydalar kurma çabasındayım, olamıyor.
*Materyalist mi oluyorum yoksa fazla maneviyatın getirisi materyal ihtiyacı mıdır?
*Öküz olduğumu iddia edenler bu konuyu enine boyuna yer mi?
*Meşe odunu kaç kalibredir?
*Bir şeyleri bir arada tutma ihtiyacımdan doğan dörde bölünmüşlük çok zibidi bir durum.
*Öldüğümde otopsi raporu gerekirse kaburalarımı tek tek kesicekler, göğüslerim yana düşücek, çok çirkin olucam. Bu muymuş yani bilmem kaç senelik fit olma durumunun sonucu der, ahlanır vahlanırım.
*Birbirimizi iç organlarımızla görseydik kesinlikle sohbet etmezdik.
*Hep yollardır ve hep yan koltuğundaki insanın sevdiğin birisi olması ihtiyacıdır tatilleri güzel yapan.
*Sanırım yavaş yavaş yalnız tatillerimi hazırlıyorlar.
*Şarkılarda da söyleyebileceğim çok fazla şey var ama halk buna hazır değil ve asla da olmayacak.
*Taşlanmaktan değil de, göz göre göre kendi huzurumu kaçırmaktan çekiniyorum.
*Üstüme gelen çok olsun yoksa, zerre skmde değil.
*Yeter ki iki yanım boş durmasın, aile tablosu, dost tablosu dolsun duvarlar.
*İnsan bayılırken kendisini tutacak biri olmasını diler hep.
*Kendisi için endişelenen birkaç kişi ister.
*Hayati detayları kaçırıyoruz gibime geliyor.
*Ya da eskisi kadar heyecanlı değiliz.
*Ama beni tutmanız lazım, size yük olacağımdan değil.
*Sebeplerini zaten biliyorsunuz.
*Bugün de güneşli bir gün, ellerime ve yüzümün sağ yarısına ışık yansıyor,ama bir şeyler eksik.
*Hani içimdeki zibidilik tohumu vardı ya, ona bir şeyler oluyor sanki.
*Oysa içimden şarkı söylemem gerekirdi bu havalarda.
*Demek ki bir şeyler eksik.
*Biraz da sizden bekliyorum. Ben hep buradayım.