Velhasıl Çok Sertizdir.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Ben soğanın cücüğünü tuz ekmekle yiyenlerden.


*Bazıları vardır hadlerini bilemezler.
*Bazıları vardır had bildirirler.
*Bazıları vardır sıfatlara talim ederler.
*Bazıları vardır iç huzuruna talim ederler.
*Bazıları vardır havlar havlar, pati uzatır.
*Bazıları vardır hırlar, saldırır.
*Bazıları vardır aşılar, kısırlaştırır, yollar.
*Bazıları vardır para için insan keser.
*Bazıları vardır insan için fiş keser.
*Bazıları vardır sahil boyunda villada oturur.
*Bazıları vardır villanın parasını konuşur.
*Zenginin malı züğürdün ağzını,
*Meyve veren ağaç taşlayanın kolunu yorar.
*Kaliteli insan kaliteli olduğunu bas bas bağırma hakkına sahiptir.
*Bazıları vardır kalitesini bas bas bağıran insandan tiksinir.
*Bazıları vardır iç güzelliğini zikrederek bulur.
*Bazıları vardır seks güzelliğini dans ederek bulur.
*Hepsi ama hepsi hayatlarında haksızlığa uğrayanlardan,
*Hepsi ama hepsi dünyada baş rol oynayanlardan,
*Hepsi ama hepsi "içinde çok iyi bir insan" olanlardan.
*Ben soğanın cücüğünü tuz ekmekle yiyenlerden.
*Ben omzumdaki tozu elimin tersiyle silkenlerden.
*Ben, beni s..kmeye çalışanı ters yatırıp düz s..kenlerden,
*Ben "siz koyun otlatırken biz çoban s..kiyoduk" diyenlerden,
*Ben çok yiyen, az şişen, çok pişen, az isteyenlerden.
*Ben hırslanınca, kendi iyiliği, sağlığı için gerekenden fazlasını aklından geçirmeyenlerden.
*Ben ağız kıran, kafa kesen, seven, özleyen, unutan cinsten.

18 Nisan 2008 Cuma

Üçüncü Dünya Ülkeleri


*Bazen böyle düşünüyorum, ne kadarınız gerekli insanlarsınız diye. Sonra hiçbirinizin gerekli olmadığına kanaat getirip sizi eğitmekten, size hayatın hiç de acı olmayan sadece gerçek olan gerçeklerini göstermekten vazgeçeyim diyorum.
*Akabinde cayıyorum bu düşünceden, sonuç olarak bu mevzu benim misyonum değil, boş vakitlerimde sizin zavallılığınızı gidermeye çalışırken gayet süper bir insan olduğumu tekrar hatırlayıp, ayriyetten kendimden böylesine küçük insanlara yararlı şeyler anlatarak,onların büyümelerine yardımcı olarak, nasıl da iyi şeylere vakit harcadığımı fark ediyorum.
*Bu yüzden siz insana dönüşme savaşından vazgeçebilirsiniz ama ben sizi insana dönüştürme savaşımdan vazgeçmiycem anlaştık?
*İşte vaktim oldukça, 5-10 dakika filan sizin yani. Sevinebilirsiniz.
*Toplum içindeyken aslında nasıl da çaktırmam nitelikli biri olduğumu.
*Toplumu sevmem çünkü, kalabalıktan haz etmem.
*Herkesin kendini göstermeye çalıştığı platformlardan hazetmem.
*Özellikle ben daha genç iken böyle yapardım, sanki onlarla sosyalleşmeyi istiyormuşumcasına onlarınkine benzetmeye çalıştığım aptal espriler yapardım, gülerler ya da gülmezlerdi, ama sonuç olarak belki bendeki hazetmeme durumunu saklayamadığım için yapmacık geldi insanlara, belki de ben "hay sigheyim banane" deyip uzaklaştım.
*Sanırım en çok da bu mantıkla, misal okullar gençlerin hayatının akışını belirleyen yerler filandır dimi, ben okula hiç bakımlı gitmedim işte. Benim okuldan fazla arkadaşım da yoktur. Ben en az okulda samimileşmişimdir insanlarla. Merve ve Cansu diyosanız onlar çok farklı, onlarla da okul sınırları içinde değil, 19 Mayıs boklarında samimileştik mesela. İlginç yani. Okuldaki kendini gösterme ve akabinde gruplaşma mevzusunu sevmem ben.
*Lise güzeldi eğlenceliydi filan ama yine de benim saçlarım haftasonları temiz oldu. Hafta içi pijamanın üstüne gömlek geçirip geziyodum.
*İşte böyle bir kalenin içerisindeyken kaynaşıyomuş gibi görünüp itinayla uzak durma durumu sözkonusu oldu bende hep.
*Beni çok insan sever çok insan da sevmez sırf bu yüzden.
*Halbüse hayatımda sadece bir kaç kişiye yer vardır. Fazlası ziyandır gözümde.
*Çok insanı istemem, almam, onlar beni istese de istemese de.
*Zaten çok insan çoktan değersiz, gereksiz, önemsiz sıfatlarını almıştır gönlümde.
*Kapının önünü süpürür gibi hissederim kendimi. Bu da böyle bir detay.
*Beni tanıdığını zanneden insanlar hiç tanımadılar aslında.
*Ben ki uzun süremi birlikte geçirdiğim kimselerle karşılaştığımda bile konuşacak bir şey bulamıyorum. Zorla havadan sudan söz ediyorum ama yine de içten görünsün diye uğraşıyorum, kırılmasınlar sanki. Ne gerek var.
*Ben ki tanıdığım insanların çoğunu bir yerde görünce can sıkıntısıyla doluyorum, görmezlikten geliyorum, selam vermiyorum.
*Ben ki yeni telefon aldığımda, bunu çalarken sessize alabiliyor muyuz diye bakıyorum ilk.
*Telefona çıkmamayı huy edindim ben, anlatabiliyor muyum?

*Özünde asosyal olan, uzakta duran, insanlarla paylaştığı paydaları en aza indirgemeye çalışan kişiyim ben. Ancak öyle bir de özgüven var ki, ve bu kez narsizmi bir kenara bırakıp söylüyorum, öyle haklı, manalı ve gerekçeleri sağlam bir özgüven var ki, hak edilerek alınmış cinsinden, asosyallik de iğreti duruyor üzerimde. İnsanların en ortasında, herkesi tanıyan, herkesin tanıdığı.
*Herkesin "iyi arkadaşı".
*Kimilerinin "dostu".
*Ama kendi başına gayet, izole. Çekmiş perdelerini, bir kaç kişilik evinde, film izliyor.

*Karakterimin ne denli sağlam olduğunu, ne denli kararsız bir insan da olsam, bir şeyi gerçekten istiyorsam nasıl tuttuğunu koparan kişi olduğumu, ne denli mükemmeliyetçi olduğumu, masumiyet taşıyan şeylere karşı istemsizce yumuşak kalpli, bunun yanısıra ne denli "eşeğimi sağlam kazığa bağlar, kazığa yaklaşanın beynini söker tuzlama yaparım"cı bir kişi olduğumu, bilmeden konuşmadığımı, bilmek gibi bir takıntım olduğunu, nesnelere kolay bağlanan, insanlara bağlanmakta güçlük yaşamama rağmen "sevdim mi tam severim"ci olduğumu, elde etmeyi, elimde tutmayı ve kullanım süresi dolduğunda atmayı ne kadar iyi bildiğimi, az ve öz insana güvendiğimi, nasıl unutkan olduğumu, insanları silmeyi nasıl kolay becerdiğimi, nasıl büyük bir haklı egoya sahip olduğumu, buna rağmen insanları kolay anlayıp onların dilinden kolay konuşabiliyor olmamı, bunda ikiyüzlü bir amaç değil, içinde bulunduğumuz anı bozmamak ve hayatımı etkilemeye, beni etkilemeye yahut sıfatlandırmaya kalkmadığı sürece kimseyi işin doğrusundan haberdar edip kırmamak gibi bir amaç aranması gerektiğini,


*Sadece beni yaşamalarına izin verdiğim, yahut beraber yaşayacak kadar çok sevdiğim bir kaç kişi bilir.
*Bunun dışındaki hiç kimse boşuna sevinmemelidir.
*Evet, şımarık bir insanım, burnumdan kıl aldırmıyorum.
*Ama eğer sen de bizim kadar çok şeyi başarmış olsaydın, özbenliğinde ve günlük hayatında ve gelecek planlarında,
ve eğer sen de kendini sınıflandırma çabası yerine kendine değer katma çabasına girmiş olsaydın,

senin için de bizim davrandığımız gibi davranmak, hayatta kalmanın en iyi yolu olurdu.

17 Nisan 2008 Perşembe

Ahahaha

*Gerçekten ağzım kulaklarımda şu an.
*Aptallığına doymasın çoğu insanlar.
*Bu söz yazma konusunda gerçekten birinin "sende yetenek yok sen söz yazaman" diye inlemesi kadar komik geliyor bana.
*Acıyorum, cidden acıyorum ama ne bileyim, böyle gülmeden de duramıyor insan.
*Hani arkadaşınla göz göze gelirsin, dudağını ısırırsın, çok ciddi sözler söylüyosundur o sırada, ama yine de o kahkahayı tutamazsın.
*"Cücük gibi lan." dersin, orda halat kopar.
*Öyle bir gülmedir ki, kötü hissedersin kendini vicdanen, "yazık ya" "allah da onu öyle yaratmış ya" der, kendini affettirmeye çalışırsın vicdanına.
*Ama yapılacak bir şey yoktur, gerçek gün gibi ortadadır, büyük ve kalın hatlarıyla, aptal surat ifadesiyle, beyinsiz yorumlarıyla, seni kendince yendiğini düşünerek, kazandığına inandığı o ulaşılmaz zaferin sarhoşluğuyla gerzek gerzek gülümserken.
*Dayanamazsın, gülersin, gülersin ve gülersin.
*Sonunda gülmen durulur, ve ona hayatının geri kalanında faydalı olabilecek bir kaç şey söylersin:

"Yazık sana."

*Gülme devam eder, gülersin, gülersin, o ise hala inanmaktadır küçük önemsiz zaferine.

"Zavallısın."

*"Nasıl da yendim, ooo bu lafın altında kalıcağıma akrep nalanın altında kalırım daha iyi" kafalarında garibanca sevinir.

*Sen gülersin, gülümsersin, bırakırsın mutlu olsun. Ona da yazık. Onun da zaferleri (!) olmalı.
*Sonra unutursun, hayat senin için meşakkatli bir iştir. İşin gücün vardır ve sen önemli şeylerle uğraşıyorsundur. "Ondan çok var." ve senin yaptığın işi hakkını vererek bitirmen gerek.
*Unutursun onu da diğer milyon önemsiz şeyle, sabah çorabını nasıl giydiğini, çatalı hangi açıyla tuttuğunu, ufak bir espriye nasıl güldüğünü, otobüs şöförüne nasıl kızdığını unuttuğun gibi.
*Senin işin vardır, onların işi yoktur.
*Sen önemlisindir, onlar değildir.
*Hatırlarsan bir an, aklına bu cümleyle beraber gelir şu küçük önemsiz detay:

"İnsan olmak ve olamamak arasındaki çizgi ne kadar ince."

*Huzurla yoluna devam edersin.
*Şimdi verdiğimiz arayı değerlendirip çorba içmeye gidicez. Esen kalın.

16 Nisan 2008 Çarşamba

Jay and Silent Bob




*Bu kimseler ölene dek sıkılmadan izleyebileceğim kimselerdir.



*Özellikle Dogma filmindeki varlıkları beni süper neşelendirdi çünkü Tanrı'yı Alanis Morrisette oynuyordu.



*Tüm bunların yanı sıra, hiç bir didaktik yahut sanatsal kaygı taşımadan söylüyorum ki, hayatımın filmleri bu kişilerin oynadığı filmlerdir.



*I set the "öküz" inside free.








Tossed salad and scrambled eggs

Hey baby, I hear the blues a-callin',
Tossed salad and scrambled eggs
Oh My Mercy
And maybe I seem a bit confused,
Yeah maybe, but I got you pegged!
Ha, Ha, Ha, Ha!
But I don't know what to do with those tossed salads and scrambled eggs.
They're callin' again.
Good night, Seattle, we love you.
What is a boy to do. Good night.
Raspberry has left the building. Thank You!
Scambled eggs all over my face. What is a boy to do.
Goodnight, everybody. See you next year, we love ya.

-hislerimi anlatıyor.-

14 Nisan 2008 Pazartesi

KEdiyez.


*Bilindiği üzre kedim şarkı söylüyor.
*Orhan, Pisi'nin "Ke'diyez"den şarkı söylediğini iddia etti.
*Denedik baktık, doğru söylemiş.
*Şimdi size anlatacağım husus bambaşka, apartmanın bodrumunu akrepler sarmış.
*Bu akreplerden biri yolunu şaşırıp evimizin kapısından içeri girmiş.
*Pisi bir şeyi kovalıyor, sonra köşeye sıkıştırıyor, kokluyor.
*Annem bu şeyin ne olduğuna bakıyor, ve görüyor ki Pisi hanımın kokladığı şey bir akrep, kıskacını çıkarmış küçüğümüzü sokacak.
*Annem Pisi'yi kovuyor, akrebi öldürüyor ve komşulara gösteriyor.
*Anlaşılıyor ki apartımanın bodrumunu akrepler sarmış.
*Pisi, günün kahramanı ilan ediliyor.
*Evet, artık o tescilli bir kahraman.
*Pisi the Super Duper Cat ünvanını kazandı.
*Kedim bir kahraman!
*Üstteki fotoğrafta da onun Süper Kedi duruşunu görüyoruz.
*Güle güle Gurgur Kedisi, güle güle.. (Gözlerde minnet, başlar gökyüzünde.Pisi gururla uçarak uzaklaşır.)

Sabun.

*Sabun köpürür.
*Sabunun köpüğüne sabun köpüğü denir.
*Sabun köpüğü 3-5 saniye içinde sönüp gider.
*Sabun köpüğü bu özelliğinden ötürü bir deyim olarak da kullanılmaktadır.
*Sabun köpüğü hepimizin olduğu gibi, benim de hayatımda yer edinmiş bir olgudur.
*Birçoklarınız hayatımda sabun köpüğünden daha fazla yer edinememiş olgularsınız.
*Birçoklarınız benim için birer olgu bile değilsiniz.
*Ben unutkan bir insanım.
*Vefakar olabilirim, ama bu ömrüm billah bir minnet duygusu içinde kavrulacağım manasına gelmiyor.
*Nitekim kimseye minnet etmem.
*El etek öpmem.
*Boyun bükmem.
*Aksine,beni iyi tanıyanlar bilirler, ben ağız kıran cinstenim.
*Beni iyi tanımayanlar bilmezler.
*Beni iyi tanıdığını zannedenler, beni iyi tanımayanlar grubunun alt grubudur.
*Beni iyi tanımayanlar sabun köpüğüdür.
*Beni iyi tanıdığını zannedenler benim için birer olgu bile değildir.

Tüm bunların yanı sıra,
*Hayat sizin için ekşınlar içinde akıp gidiyorsa, kendinizi fazla önemsiyorsunuzdur.
*Çünkü aslında sizin ekşın tabir ettiğiniz ufak olaylar zinciri başka kimseyi ırgalamaz.
*Kendinizi hep "ayrı kafalarda bir insanım", "bambaşka bir insanım" oluşumlarında görüyorsanız, kendinizi fazla önemsiyorsunuzdur.
*Hatırlatırım, bir skim değilsiniz.
*Artık ergenlik depresyonlarınıza son vermeniz dileğiyle şunu eklemek isterim ki,
*Bir film karakteri değilsiniz.
*Hayatınız ve varlığınız bir çokları için önemsiz.
*O dinlediğiniz şarkıların hiç biri sizin için yazılmıyor.
*Bir şeyler için gerçekten uğraşmadığınız ve bir şeyleri gerçekten başarmadığınız takdirde kendinizle ne kadar gurur duyarsanız duyun, sadece gerizekalı bir detaysınız, değersizsiniz, gereksizsiniz, ve bugüne dek kazandığınıza inandığınız tüm küçük madalyalar, çektiğinize inandığınız tüm acılar, tanıdığınıza inandığınız tüm insanlar önemsiz.
*Büyümek sandığınızdan çok farklı bir şey, olgunlaşmak henüz tatmadığınız bir şey, ve önemli insanların hiç biri sizinle aynı şeyleri hissederek önemli olmadılar.
*Eğer öyle olsaydı, onlar da sizin gibi önemsiz kimseler, herhangi biri olurlardı.
*İyi geceler dünya.

12 Nisan 2008 Cumartesi

Scum tries to be around me, count down.

*Merhabalar dostlar.
*Yorgunlukla doluyum, zihnen ve bedenen.
*Güya kırk yılda bir eğlenmeye çıktık, mecalimiz olmadığını keşfedip eve döndük. Yaşlanıyoruz.
*Ya da çok iş çok yorgunluk getiriyor. İnsan boş vakitlerini dinlenerek geçirmek istiyor.
*Artık eğlenmeye vaktim yok. Ah ah.
*Canım da çekmiyor aslında çıkayım da eğleneyim deyu. Neme lazım ayol.
*Bir ihtarla dökülüyormuş tüm kurtlar elmadaki.
*Ben kasmam, elmayı çöpe atarım.
*Bununla beraber, zaten söylemişiz değil mi a canparelerim, zaten söylemişiz "gel bana de, ben de sana diyeyim" diye.
*Al şimdi onunla oyna dur.
*Scum denilenden hazetmem. Artık pırıl bir insan evladıyım.
*Mis.
*Sek diye bir süt markası olması düşündürücü değil mi?
*Bilinçaltı mesajları mı vermeye çalışıyorlar?
*Bir dakika durup bu sorunun cevabını düşünün.
*48:26
*Benim işim var, kati surette bunun için 1dakika daha ayıramam.
*Benim çok işim var, kati surette küçük sevimli can yakma çabalarınıza 1 dakikadan fazla süre harcayamam.
*59:13
*Kendinize iyi bakın. Yanımdakiler hep can evimde kalacaklardır. Açık büfe, esin manzaralı.
*60:00
*İyi geceler.

10 Nisan 2008 Perşembe

Safety pins.


*Düşmanlık seziyorum, ılık ılık, kan gibi akıyor ensemden.
*Gözlerimin ulaşamadığı bir bölgede ne olduğunu bilmediğim şeyler gerçekleşiyor.
*Bakışlarımın değdiği yere kadar olsaydı nefret, tehlikeli olmazdı.
*Nefret gözümün içine de enseme nüfuz edebildiği kadar kolay bakabilseydi, benim görüşümdeki hiddetten zaten çekinir, uzaklaşırdı.
*Ben küçük gördüğüme "Tırnağımın pisliğinden daha değersizsin." diyebilirim, dedim de.
*Beni küçük görme yanılgısında olanlar bana bunu söylemeyi denemeliler.Etkisini ölçmeyi denemeliler. Onları, aynı ivmede bir karşılık vermekle tehdit etmiyorum. Onlara, hiçbir şeyden daha mühim olmadıklarını hatırlatacağımı söylüyorum.
*Küçük görmeye başlayabilirim, kutsal gördüklerimi, gereken ve hakettikleri buysa eğer.
*Daha önce de söylediğim gibi, benim sizinle işim 4 dakikadan uzun sürdüyse bir farkınız vardır.
*Silmek 2 dakika, üzerine basıp geçmek bir başka 2 dakika alır benim için. Eğer 4 dakika ve 30 saniye sürdüyse bu işlem, bir klası hakettiniz demektir.
*Daha fazlasını ve daha doğrusunu, en iyisinin en iyisini, herkesten ve her şeyden önce siz biliyordunuz?
*Hahah, hadi canım.
*Basitleşin, daha fazla basitleşin. Daha önemsiz şeyler üzerinde kafa yorun, daha önemsiz şeyler için kendinizi ilahlaştırın.
*Basitleşmeye devam edin, her olup bitenden kendinize bir pay çıkarın. En iyisi sizsiniz.
*Siz basitleşmeye devam ettikçe, omzumdaki tozu silkmek kadar kolay görünüyor gözüme, omuzlarınıza basarak yükselmek.
* "Ve siz bu yola başlayıp başlamamak konusunda henüz tereddütteyken, ben yürümüş, görmüş, geri dönmüş, ve haz etmediğimi söylemiştim."
*
Eğer benim daha önce görmediğim bir detayı keşfettiyseniz, affınıza sığınırım.
*Ama sarf edilen tüm cümleler benim köklü elimin tersiyle itmişliklerime birer tribute gibiyse, söyleyecek çok şey yoktur.
*Nefret etmek, tutarlılık ve mantık çerçevesinde dönmesi gereken ince bir iştir. Daha sağlam kaynaklar, daha haklı gerekçeler, daha geçerli kanıtlar gerektirir.
*Sizin nefretiniz beni ne yerebilir, ne de göğe çıkarabilir.
*Çünkü o sizin nefretinizdir.
*Bu yüzden o ancak sizi yerebilir, ya da göğe çıkarabilir. Ama bugüne dek nefretin getirdiği hırsla göğe çıkan kimse görülmemiştir,iktidar sahibi yahudiler dışında. Siz bir istisna olmayacaksınızdır, buna inanın.
*Ve son olarak,
dostluğuma,sevgime inanabilir, ve ona tutunabilirsiniz, bu zorlu bir iştir, ama bunu size tavsiye edebilirim.
Benim düşmanım olmak mertebesine ulaşmak da zorlu bir iştir, ama sevgili sırdaşlarım, size içtenlikle söyleyebilirim ki,
Benim düşmanım olmayı -tanrı yasaklasın- dünya üzerinde yahut yerin altında, soluk alıp veren hiç kimseye, hiç kimseye tavsiye edemem.

Aksi takdirde bu, büyük bir günah olurdu.

*İyi geceler.

6 Nisan 2008 Pazar

The Darjeeling Limited


*Zannediyorum ki beni inanılmaz etkileyen nadir filmlerden bir tanesi. Ve hatta beni inanılmaz etkileyen ve hatırlamaya değer gördüğüm çok az film mevcut bilindiği üzre.

*Yönetmen Wes Anderson.

*Cast'ı detaylayalım biraz:

1- Owen Wilson , kendisini Meet The Fockers'tan ve prodüktörlüğünü üstlenmiş olduğu,ve bir gay ressamı canlandırdığı As Good As It Gets'ten biliyoruz. (As Good As It Gets de şahane bir filmdi allahım, Jack Nicholson evet. Allahım alahım. Bir de sevgili Owen,kaderin mi bu senin, tüm süper filmlerinde seni sargılar içinde mi görmeliyiz?)

2-Adrien Brody, kendisini bir çok filmin post production'ından da biliriz, ama Saturday Night Live Show ve de Bread and Roses isimli film size çağrışım yaptıracaktır. Dehşetengiz karizmatik bir amca kendisi kanımca.

3-Jason Schwartzman, sıkı durun, kendisini bir sürü filmin yanında özellikle Spun isimli filmden tanıyoruz, Spun'ın hastasıyız, Jason senin hastasınız.


*The Darjeeling Limited isimli filmde, bu üç muhteşem kişi bir senedir birbiriyle görüşmeyen kardeşler. Bu güzel insanlardan Francis, a.k.a. Owen Wilson bir kaza geçiriyor, bu kazadan sonra kardeşlerini görmek istediğini anlıyor. Tekrar yakınlaşabilmek için bir spiritüel yolculuk yapmaya karar veriyorlar, ve Hindistan'da bir trene atlıyorlar. Maceramız böyle başlıyor.

*Film yer yer gülümsetiyor, yer yer uyuz ediyor,('ay döverim ben bu adamı' sesi), ve çoğunlukla 'oha tiplere bak süper' , ' oha görüntü şahane' gibi tepkiler vermenize sebep oluyor.

*Filmi izlerken tırnaklarınızı yemiyceksiniz ama kendinizi yaydığınız yerde mesut olacaksınız, biz böye hissettik.
*Birçokları sevmemişler filmi, neymiş efendim yeterince komik değilmiş, neymiş hani maceraymış. Yolculuk kafasındaki insanların seveceği türden bir film. Bir Jim Carrey tadı beklenmesin bu filmden. American Sit-com mantığı da beklenmesin.
*Evet 15 Şubat'ta gösterime girdi zaten, ben geciktim izlemek için, ama hala izlememiş olanlar varsa izlesin, izlemiş olup da pislik yapanlar gitsin recebüvedik izlesin. O da komiktir gerçi, bilemedim. Neyse.

*Dün sado-mazo temalı, yok bok çemberiymiş, yok kan çemberiymiş, yok seks çemberiymiş kafasında, yönetmeninin filmin gösterilmesinin akabinde öldürüldüğü Salo o le 120 Giornate di Sodoma isimli filmi izledik. İzleyemedik de aslında. Allah kahretmesin onu. Midemiz bulandı. Aman be. Neyse. İzlemeyin gerek yok. Ama izlemek de istiyor insan çünkü sıradışı, etik değil çünkü. İğrenerek midesi bulanarak da olsa, yüzünde "allah belasını versin" ifadesiyle sık sık küfrederek yahut, OHA HEHAUHEUHAE YUH YUH YUH ADAM COZUTTU diyerek de olsa izliyor insan. Soğudum nefret ettim aman.

*Hastayım a dostlar, çok hastayım. Kulak burun boğaz yine saldı kendini. Canım burnumda billahi.

*Kıssadan hisse, The Darjeeling Limited'ı seyreyleyin.

4 Nisan 2008 Cuma

Rise up for the R and the Bee

*Biraz da bizi yakınen takip edenlere,esinnerdesincilere haber uçuran kuş olalım.
*Henüz çok yeniyiz ancak grubumu cidden çok seviyorum, inanılmaz takdir ediyorum, saygı duyuyorum kendilerine.
*Çok yetenekli insanlar, çok güzel insanlar kendileri, çok da eğlenerek yapıyoruz işi, süpermiş dimi.
*Ben çok tıkanır oldum bu aralar ama süper dürtüyorlar beni, süper şeyler sokuyorlar kafamın içine.
*Bu albüm yetişecek, güzel de olacak, bunu söyleyebiliriz.
*Soul kafasından jazz kafasına kadar yelpazelensek de kilit R&B olacak gerçekten, başka bir şeyin adını r&b koyup paketlemeyeceğiz. Fresh, cheesy, türlü türlü sıfatlandırılmış R&B.
*Kendi adıma,

çalışırken saatlerin nası geçtiğini farketmiyorum, inanılmaz eğlenerek ve mutlu olarak çalışıyorum, sanırım iyi bir ekiple tanışmış olmak ve dolayısıyla ümitli olmak çok mesut ediyor insanı.
*Zaman geçtikçe her şeyin daha müthiş olacağını umuyorum.
*Yani bana sorarsanız haberler iyi.
*Önceden neysek hala oyuz, hep oyduk, değişim gelişimdir diyenlere : "Sadece içten gelen değişim gelişimdir, ikiyüzlü bir değişimi kabul edemeyiz."
*Her şeyden önce müzik yapıyoruz, ve her şeye rağmen müzik yapıyoruz, ve her koşulda müzik yapıyoruz, ve her şekilde müzik yapıyoruz. Bunun dışındaki hiç bir sıfatı, zamiri kabul etmiyoruz efendim. Ok? Heheh.
*Special Thanks listesi gerçekten kabarık olacak, bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
*Biz iyiyiz, siz de kendinize iyi bakınız efendim. Kendimizi Gamze Hanım ve Gökhan Bey'in ellerine bırakmamıza pek de bir süre kalmadı. Biz şu anda sadece müzik yapıyoruz. :)
*Gönlümden teşekkür ettiklerim kendilerini biliyorlar zaten. Hepsini öperim, severim, içmeye götürürüm. Sevgiler efendim, esen kalın.